30 Ekim 2020 depreminin ardından depremzedelerin mağduriyetlerini duyurmak adına kurulan İzmir Depremzedeler Dayanışma Derneği(İZDEDA), depremin üzerinden 9 ay geçmesine rağmen sorunlarına çözüm ve taleplerine karşılık bulamadıkları gerekçesiyle bir basın açıklaması düzenledi. Depremzedeler adına açıklamayı yapan İZDEDA Başkanı Haydar Özkan, depremzedelerin eylemliliğinin başladığını belirtti ve “Biz bundan sonra her hafta alanlardayız. 21 Ağustos’ta Ankara’ya gidiyoruz” dedi.

İzmir 30 Ekim tarihinde 6.9 şiddetinde depremle sarsılmış, depremde 17 bina tamamen yıkılırken 680 bina ağır, 800 bina orta dereceli hasar görmüştü.

Hasar tespitinin ardından yıkım/tahliye işlemlerinin ardından gerek bakanlıklar gerekse yerel yönetimler kentsel dönüşüm çalışmaları için düğmeye basmıştı. Ancak süreçle birlikte depremzedelerin mağduriyetleri de gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.

Depremde evleri yıkılan ve yeniden evleri yapılacak olan binlerce vatandaş yeni imar kanunu engeline takılırken yapıların metrekare ve katlarında sınırlamalara gidilmişti.

Depremzedelerin sesini duyurmak için kurulan İzmir Depremzedeler Dayanışma Derneği(İZDEDA), depremin ardından yaklaşık 9 ay geçmesine rağmen depremzedelerin sorunlarına pansuman olacak herhangi bir adım atılmaması nedeniyle Gündoğdu Meydanı’nda bir basın açıklaması düzenledi. Normal şartlarda yaklaşık 5 bin kişinin katılacağı büyük bir miting olarak planlanan eylem, yaklaşık 4 gündür yaşanan yangın felaketleri nedeniyle dar kapsamlı bir şekilde gerçekleştirildi. Depremzedelerin eylemine, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel de destek verdi.

“DUYUYORLAR AMA DUYMAZDAN GELİYORLAR”

CHP İzmir Milletvekili Sertel, alanda var olan gökdelenler üzerinden bölgede uygulanan ikilikli imar planlarına dikkat çekti ve “Birlikte çok büyük bir acıyı ve felaketi yaşadık. Sanki bütün olup bitenin suçlusu olarak o bölgede yaşayan insanlar acısını çekti ve çekiyor. Bu işin, siyasi hiçbir yanı yok. Ben CHP’liyim ama bütün milletvekili arkadaşlarımın, bütün siyasi partilerin sorunların çözümünde el birliğiyle ve birlikte kararla hareket etmesini çok istiyorum. Çünkü o bölgede yaşayan bir arkadaşınız bir dostunuz olarak Bayraklı’da, Buca’da, Karşıyaka’da Bornova’da yaşayan insanların emeklilik sırasında ya da kooperatiflere girerek bütün malını, varlığını, dişinden artırdığı parayı bir konut elde edebilmek için harcadığını bilen biriyim. Şimdi kendi konutlarınızı size yeniden daha yüksek bir maliyetle satmak istiyorlar. Hepsini biliyorum. Şehircilik Bakanı Sayın Kurum ile yaptığımı toplantılarda çok açık bir şekilde dile getirdim. Siz insanların 120 metrekare olan alanını 80-90 metrekareye düşürüyorsunuz. 7 kat olan binayı 5 kata indiriyorsunuz. Kendi dairesinde oturmasını değil şansa bırakarak bir konut elde etmesini istiyorsunuz. Ama çok büyük bir haksızlık yapıyorsunuz. 7 katı 5’e indiriyorsunuz. ‘burası deprem bölgesi, ben senin canını ve malını koruyorum’ diyorsunuz. Ama 350-500 adım ötede 50-60 kat gökdelen dikiyorsunuz. Vicdansızlık değil mi? Vatandaşa gelince 5 kat. Sermayeye, İstanbul’un müteahhitlerine, rant sahiplerine gelinde 60-70 kat veriyorsunuz. Buradan, içi yanmış, bağrı yanmış, çoluk çocuğun nafakasını, konutuna harcadıktan sonra konusunu kaybetmiş insanlar adına sesleniyorum. Sayın Bakan, arkadaşımız buradan en yüksek makama seslendi. Duymuyorlar! Kulaklarını kapatmışlar. Duyuyorlar ama duymazdan geliyorlar çünkü onların tuzu kuru, onları hayatın en lüksünü yaşıyorlar. Bayraklıyı afet bölgesi ilan etmediler, söyledim… Orada evler yıkıldı, canlar gitti evlatlarını eşlerini kaybettiler, gencecik insanlar öldü… Hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi görmüyorsunuz? Yazık günah değil mi? Ayıp değil mi? Rize de elbette ki afet bölgesi ilan edilsin, Manavgat’ta Antalya’da yanmış evlerin olduğu yerler elbette ki afet bölgesi ilan edilmesin buna kimse bir şey demiyor. Ama Rize’yi afet bölgesi ilan edenler İzmir’i neden afet bölgesi ilan etmiyorlar? Biz çok şey istemiyoruz. Biz başı dik onurlu insanlarız. Haram kazanmadı bu insanlar. Helalinden aşından kısarak aldılar bu evleri. Şimdi siz onları müteahhitlerin eline teslim ediyorsunuz. Konutunu yapmak isteyenden 450-500 bin TL istiyorlar, konutunu satmak isteyene ise 300-350 bin TL veriyorlar… Ayıp değil mi, günah değil mi? Bu işin siyaseti yok. İçim yanarak sesleniyorum. Sizin için kurulan İZDEDA bu işi kendi çıkarları için değil hepiniz için yapıyor. Ben sonuna kadar sizin yanınızda olacağım, sonuna kadar arkanızda olacağım. Buna söz veriyorum” dedi.

“31 TEMMUZ BİZİM MİLADIMIZDIR”

Depremin ve depremzedelerin mağduriyetlerinin siyaset üstü bir konu olduğuna dikkat çeken İZDEDA Başkanı Haydar Özkan, eylemlerinin büyüyerek devam edeceğini ifade etti ve “Bizim siyasetle işimiz yok. Bizim istediğimiz sadece şudur: İçinde bulunmuş olduğumuzu durumu biliyoruz. Türkiye’nin 3-4 gündür yaşamış olduğu sıkıntıları biliyoruz. Biz burada çok büyük bir eylem ve miting planladık. Ama son olaylar nedeniyle bizim gibi canı yanmış insanların canı yanan insanlara karşı adaletsizliği, haksızlığı, onların hakkını yemek ya da saygısızlık olacak diye geri adım attık. O nedenle eylemimizi küçülttük. Buradan şunu söylemek istiyorum: 31 Temmuz bizim miladımızdır. Biz bu zamana kadar 9 ay boyunca bekledik. Birileri derdimize deva olsun diye bekledik. Hiç kimse ‘Siyaset yapmıyorum’ diyerek kenara çekilmedi. Herkes üstümüzden siyasetini yaptı. Yerel yönetimler ve merkezi yönetim bu konuda yapılabilecek çok şey varken, bizim tekliflerimiz varken tekliflerimizi hep göz ardı ettiler. Biz de bu konuda artık yılgınlığımızı belirtmek için bugünü seçtik. Biz bundan sonra her hafta alanlardayız. 21 Ağustos’ta Ankara’ya gidiyoruz. Bizim sesimizi birileri duyacak” diye konuştu.

“DEPREMZEDELERE KENTSEL DÖNÜŞÜMCÜ MUAMELESİ YAPILIYOR”

Deprem sonrasında uygulanan para politikalarıyla depremzedelerin mağduriyetlerine mağduriyet eklendiğini ifade eden Özkan, “Yıkılan evlerimizin yerine yapılacak inşaatlar için en az 450 bin lira gibi hiçbir depremzedenin ödeme gücü olmayan fiyatlar istenmektedir. Gelir seviyesi bin 300 lira ile 4 bin lira arasında ve büyük çoğunluğu emekli olan depremzedelere kentsel dönüşümcü muamelesinin reva görülmesi, sarılmamış yaralarını derinleştirmektedir. Mevcut durumda evini yaptırmak isteyen depremzedenin aylık ödemesi gereken tutar 7 bin 500 lira civarındadır. Bununla birlikte proje alanlarında hasar oranına göre ayrım yapılarak oluşturulan farklı ödeme planları, depremzedeler arasında tahammülü zor bir adaletsizliği ortaya çıkarmıştır. Benzer şekilde DASK kurumunun depremde zarar gören evleri az, orta ve ağır hasar şeklinde ayırarak ağır hasarlı bina haricindeki ödemeleri adeta badana boya parası şeklinde çok gülünç miktarlarda gerçekleştirmesi, akıl, mantık ve adalet duygusuna zarar vermiştir. Deprem sonrası yapılan yardımlarda çeşitli adaletsizlikler olmuş, esnaflarımız yardım yapılmayarak mağdur edilmiş, zarar gören araçlara sigorta şirketleri tarafından ödeme yapılmamıştır. Kıymetli eşyalarını almak için bir saat süre verilenlerin evini taşıdığı kabul edilmiş ve anlamsız bir şekilde eşya yardımı yapılmamıştır” ifadelerini kullandı.

Özkan, depremzedelerin aylardır dile getirdikleri taleplerini bir kez daha şu şekilde sıraladı;

“1. Sorunumuzun çözümü için en etkili adımlardan birisi olarak İzmir büyükşehir belediyemiz ve değerli meclis üyelerimizin, rant yaratmak için değil mağduriyetlerin giderilmesine katkı sağlamak için % 30 emsal artışı kararı almasını,

2. Kentsel dönüşümcü değil deprem mağduru olduğumuz göz önünde bulundurularak 2 yıl ödemesiz 18 yıl geri ödemeli 20 yıllık sıfır faizli depremzede desteği maksatlı bir kredi oluşturulmasını,

3. Proje alanı dışındaki depremzedelerin müteahhit ödemeleri için ağır, orta ve az hasar ayrımı yapılmaksızın yerel yönetimler ve devletimiz tarafından seyyanen, 50 bin Tl tutarında yardım yapılmasını,

4. Devletimizin proje alanları içinde aynı yaklaşımı benimsemeyerek yapılan konutların ödeme koşullarının eşit düzeye getirilmesini,

5. Bu bağlamda 2 yıl ödemesiz 18 yıl geri ödemeli 20 yıllık sıfır faizli maliyetin % 50 sinin ödeneceği kredi imkânının herkes için uygulanmasını,

6. Proje alanı içinde 7269 sayılı kanun esasına göre yıkılan ağır hasarlı binaların aynı zamanda 6306 sayılı kanundan ve rezerv alandan yararlandırılmalarını,

7. Aynı ilçede birden fazla evi olanların hak sahipliğinin elinden alınması şeklindeki adaletsiz uygulamanın yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.”

“TERÖRİST YA DA İSYANCI DEĞİL SADECE DEPREMZEDEYİZ”

Özkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Taleplerimizin karşılanması bizleri biraz rahatlatırken devletimizin yanımızda olduğunun da göstergesi olacaktır. Depremin kurulu düzenimizi ve mütevazı dünyamızı başımıza yıktığı sarsıntılardan bugüne kadar tamı tamına 9 ay geçti. Bu süreçte devletimizden sürekli yaralarımızın sarılmasını, acılarımızın kısmen de olsa dindirilmesini bekledik. Bütün yükümlülüklerini yerine getiren vatandaşlar olarak bunu devletimizden beklemenin en doğal hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Mağduriyet durumumuz kendisine net olarak aktarıldığı takdirde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sorunlarımızı ivedilikle çözüme kavuşturacağı inancımızı yitirmedik. Devlet, bütün toplumumuzda olduğu gibi biz depremzedelerin gönlündeki en müşfik babadır. Evlatları olarak en fazla ihtiyacımız olduğu zamanlarda yardım elini uzatmasını bekliyor, düştüğümüzde kaldırmasını ve yaralarımızı sarmasını istiyoruz. Biz buraya toplanan ve sesini duyurmaya çalışanlar olarak eylemci, terörist ya da isyancı değil sadece depremzedeyiz. Sadece mağduruz. Mağduriyetlerimiz giderilinceye, çığlıklarımız işitmesi gerekenler tarafından duyuluncaya, yaralarımız olması gerektiği gibi sarılmaya başlanıncaya kadar derdimizi anlatmaya devam edeceğiz. Meydanlarda, makamlarda, ana akım, geleneksel ya da sosyal medyada, fırsat bulduğumuz her zaman ve zeminde yardım çağrılarımızı seslendirmeye devam edeceğiz.”

Kaynak: https://www.egepostasi.com/izmir/depremzedeler-ayakta-bundan-sonra-her-hafta-alanlardayiz-h265425.html