YARIN GÜNDOĞDU’DA…

30 Ekim 2020, günlerden Cuma, saatler 15.00’e yaklaşırken kulaklarda o müthiş uğultu ve gürültü. Ardından dev toz bulutları.

En çok Bayraklı sarsıldı… En çok Bayraklı kahroldu.

Onca insanımız öldü, sakat kaldı. Ama ayrımsız hepimizde bitmeyecek korku…

Devlet, belediye, dernekler, odalar, vakıflar, medya hep doluştu Bayraklı’ya… İstanbul medyası işin özü yerine hep “magazin” bakışıyla yansıttı depremi. Enkazdan sağ kurtulanlar, cansız bedenler hep “haber” oldu.

Bir hafta geçti gitti.

Sonra?

Sonra unutuldu “deprem” ve “deprem acısı”. Kimse bozulmasın. Bu satırların yazarı “kiracı yurttaş” olarak 30 Ekim’den beri, söylenmeyen, yazılmayan, duyurulmayan, gizlenen, çarpıtılan ne varsa yaşadı. Edepsizlikler, terbiyesizlikler, hakaret ve saygısızlıklar, yok saymalar, itham ve iftiralar, yalan ve talanlar hep gözümüzün önünden oldu, oluyor. Hiçbir devlet yetkilisi, depremzedenin gözlerinin içine baka baka hâlâ konuşamıyor.

Depremzedeleri doğru düzgün anlamadan, dinlemeden yapılan projeler…

Uyduruk ilgiler, hâlâ cevapsız bir yığın soru.

Maneviyata önem verdiğini iddia edenler, ahir ömründe bir tanecik evini kaybeden yurttaşlara öyle profesyonel zulümler yaptılar ve yapıyorlar ki…

Depremde evini, dükkânını, iş yerini kaybeden vatandaşların derdi bir yana bırakıldı ve hemen “kentsel dönüşüm” furyası başlatıldı. Bugün depremzedeler gündemde unutturulmaya çalışılırken, ne kadar vahşi kapitalist varsa hücum etti “kentsel dönüşüme”.

Depremzedeler baktılar “bu iş böyle olmayacak”, Haydar Özkan başkanlığından örgütlendiler. İZDEDA (İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği) adıyla dernekleştiler. İZDEDA’nın derdi “siyaset” değil. Sadece “insaniyet”. Kavga etmeden, ithamda bulunmadan, taraf görüntüsü vermeden sadece haklarının peşine düştüler. Vali toplantı yaptı ama işe yaramadı. Çünkü Vali Bey de siyaset gözlüğüyle sadece sağa, sola çemkirdi. Şehircilik Bakanı, yurttaşların gözünden gözünü ayırarak “müjdeler” verdi, kimse anlamadı. Bankalar akla ziyan kredi politikasıyla depremzedenin kahrını yükseltti. DASK denen yapının aslında bir işe yaramadığı kesinleşti. Yürüyüş mesafesinde alanlara onlarca kat gökdelen izni verenler, “kentsel dönüşüm” şartıyla yıkım yapılan binalara olan kat yüksekliğini verenler, nedense evi depremde yıkılmış yurttaşlara, kümes gibi ve sadece 5 kat binaları reva gördüler. Üstelik yapılan sadece “yurttaşı sonsuz borçlandırma” dayatması.

İşte İZDEDA bu yüzden yarın Gündoğdu Meydanı’nda bir buluşma organize etti. Saat 10.30’da depremzede yurttaşlar bir araya gelecek. Ben de orada olacağım. Deprem sonrası ev sahibi, kiracı, iş yeri sahibi Bayraklı’da kesinlikle “insanlığın çöküşünü” yaşadı. Dayanışma, destek yalanlarına da inanmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü yerine getirecekler. Ama Cumhurbaşkanı gelmeyecek Gündoğdu’ya tabii ki…

Bayraklı’da öyle şeytanlıklar yapılıyor ki… Kentsel dönüşüm öyle bir rant savaşına döndü ki… Deprem gibi olağanüstü bir doğal afeti şimdi “kentsel dönüşüm” kavramıyla ranta havale ettiler. İnsancıklar tek evlerini kaybetme tehlikesi yaşıyorlar açıkça. Ve ne yazık ki söz konusu “rant” olunca “siyasi taraflılıklar da” önemsiz oluyor.

Manavkuyu’da “yıkım kararı” verilmiş bir apartman var. Apartmanda yaşayan emekli bir çift… Çocukları olmamış hiç. Hanımefendi ev hanımı. Beyefendi tek gelir sahibi, o da ayda 3 küsur bin lira emekli maaşı alıyor. 30 yıl önce taksitle almışlar evlerini. Apartman “kentsel dönüşüm” kararı alıyor. Müteahhitlerle görüşülüyor. Ortaya daire başına 450 bin lira gibi bir bedel çıkıyor. Emekli çift ne kredi alabilir ne bu parayı bulabilir. Müteahhit iki öneride bulunuyor. Biri şu; para vermesinler, 3 artı 1 daireden vazgeçsinler, 1 artı 1’e razı olsunlar. Ya da evlerinin karşılığı 400 bin lirayı kabul edip gitsinler. Yahu söyler misiniz bu emekli çift nereden bulacak 400 bin liraya ev? Yok ki!

Bir söz vardır “Allah’tan korkmak, kuldan utanmak” diye. 30 Ekim sonrası “Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan” bir düzen gelişti Bayraklı’da. Yurttaşların kaygıları, gözyaşları, beklentileri zerre önemsenmedi.

Son günlerde çevremizde yine küçük küçük depremler oluyor. Bazılarını hissediyoruz, bazılarını hissetmiyoruz. “Depremle yaşamak” sözünü ciddi anlamda yeniden kavramak gerek. Unutulmamalı ki deprem, kolon ve kirişleri kafalara indirdiğinde “bu müteahhit, bu iktidar partisi mensubu” diye ayrım yapmıyor.

Umarım atanmışlardan seçilmişlere Gündoğdu Buluşması biraz vicdanları harekete geçirir. Ve umarım bir gün ülkem “müteahhit” dayatmalarından kurtulur.

Kaynak: https://www.dokuzeylul.com/tehlikeli-oyunlar-makale,149874.html